Mehmet Kıyak

Mehmet Kıyak

[email protected]

Usul Usul, Basit Usul

07 Aralık 2025 - 17:59

Osmanlı, Asya’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Afrika’ya, fethedilen kıtalar, uçsuz bucaksız ele geçen topraklar. Yüz yılarca süren hükümranlığın arkasından türeyen ve bitmeyen hiçbir zaman bitmeyecek kin, nefret.    

Tarih istediğini yazsın somut gerçekler ortada. Bu günkü gerçekler, birbirimize karşı duyduğumuz kin nefret tarihin tekerleğinde dönüp duruyor. Derse girmeden tarih bize ders verirken siyasetçiler neden umursamaz.

Geçtiğimiz hafta vatansever yazar şair Sn. Sunay Akın halkına olan sevgisinden ve kültür hizmetlerinden bahsediyor. İçeri girer girmez elimde işlediğim bakır levhayı görür görmez,
-İşte kültür bu, bizim kültürümüz, ‘Atatürk, kültür’ derken işte bunlardan bahsetmiş ama biz onu anlayamadık.

Evet anlayamadık, biz mi yoksa siyasi kavgalarla kişisel entrikalarla siyasetin başındakiler mi.
Yıllar önce Rusya’dan bir büyüğümüz şu cümlelerle döndü.

-Siz batacaksınız, çünkü sizin kültürünüz yok.
Bir yandan tarih bir yandan insanlar, sanki bu günü ispatlamak için deliller ortaya saçılıyor. Bilim üretim tarım sanat, kültür üstüne konuşulması gerekenler konuşulmazken kendi aralarında sobe, saklambaç oynayarak zaman geçiyor.

Eğer belleğe yerleştiyse nefret kol geziyor. Yıllar önce oda başkanımız,
-Çırak bulamıyoruz, artık sanayiye çırak gelmiyor. 
Sosyal yönü hayatımızın her kesiminde yürürlüğe girmiş bir tarih dersi daha.
Bir öğretmen yakınım,  bahçede top oynayan çocuklar sınıfın camını kırar.

Öğrencinin biri camı ben takarım öğretmenim der ve sevinçle okuldan ayrılır. Babası camcıymış,  sınıfın en aksi en haylaz öğrencisiyken öğretmen çocuğun mutluluğunu gözlemlemiş. ‘Ben buyum’ diyor öğrenci, ‘ben vatanıma böyle hizmet edeceğim’. Yoksa yedi yaşında okula başla dört oradan dört buradan derken yaş yirmi. Askerlik, çıraklık ustalık kalfalık derken yaş otuzbeş. Evlilik kredisi iş kredisi alabilir mi onu da yüksek korunaklı yerlerde lüks ofislerde oturanlar bilir.  Gene bir öğrenci yaz tatilinde oto tamircisinin yanında çalışmaya başlıyor. Okul açılmış eğitim çoktan başlamış.  Usta öğrenciyi yardıma çağırıyor cumartesi günü yardım ediyor. Pazartesi,

-Öğretmenim Cumartesi günü çalıştım altı bin lira kazandım.  

Devlet büyük bir aile, toplumun en küçük parçasıyla devletin büyük bir aile olmasını görüp uygulamaya sokmak olağanüstü bir yetenek istemiyor. İnsanların ekonomik yaşamlarını anlamsız boşa geçen hayatlarını kavramak derin bir uzmanlık da istemiyor.

Hanım kaynak yaparken yanan pantolonuma yama yaptırmak için terzi arar. Kimi yapamam, kimi yapmak istemez. Girdiği son dükkan toparlandım kapatıyorum der. Ne yapsın, kiralar ağır yaşını başını almış göz gitmiş diş bitmiş. Bir de bu adamları basit usulden çıkarıp gelir vergisine sokuluyor. Bir milyonu üstündeyken rakam kendiliğinden yarıya düştü. Sonuna geliniyor. Daha basit çözümler varken. Konuştuğum kişilerin çoğu yılbaşında işyerlerini kapatıyor. Neredeyse moruklaşmış bir sınıf, iş yapsa da yapmasa da fark etmiyor. Köyden geldiler ormandan, odadan borsadan anlamazlar, başkanların ne işe yaradığından da. Hoş anlamamaları daha iyi.

Başkanları sendika ağaları gibi. Hele Ankara’daki odaların başı eve bile gitmiyor kırk yıldır masasında uyuyor hiç halkın içinde sokakta Mecliste görüldü m? Göremeyiz, zırhlı arabası cabası. Devlet yerine odalar devletten daha fazla vergi alıyor. Bunu göremiyorlar çünkü, halkın içine girmezler oda başkanları seçildikten sonra oda başkanları gibi o uzun boylu adamlar esnaf yerine ofislerinde basının önünde görüntü verildikten sonra gelsin gırgır şamata.

Devletimize sinek avlattırılıyor. Sanayide çırak yok olmaz tabi, bu gidişle usta bulamayacağız. Basit usul diye nitelendirilen işyerlerinin yerine odaların kapatılması gerekiyor. Osmanlı’dan bu yana değişen yok. Devlet bir vücut olarak herkesi ayrılmaz bir parçası olarak görmeli. Yoksa kendi kendimizi sıfırlamaktan kurtulamayız.




 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum