BU DA FOS ÇIKMASIN…

Mehmet Kıyak mehmetkyak@outlook.com

Amerika’dan gelen bir yakınım, ‘Adamlar zamanında bizden de zayıf, cılız, küçükmüş, ne zaman tuz tüketimi artınca birden irileşmişler. Doğru olabilir mi?’ dedi.

Babamın yaz başı güz sonu fındık bahçesine attığı hayvanların hamuruna bazen de eliyle zorla da olsa ağızlarına akıttığı tuzlar geliyor aklıma. Sorduğumda serpilip büyüyüp irileşeceklermiş, çok küçük yaşlarda öğrendiğim ilk bilgilerden biri olma olasılığı çok yüksek.

Komşumun babası Hasan Emmi’nin, yürümesin diye aracımla önünde durduğuma pişman olmuştum. Kapıyı açıp omzunu içeriye atıyor bacakları dışarıda, ayaklarını içeriye atıyor belden üstü dışarda bir türlü kendisini içeri atamaması sanırım ya Hasan Emmi tuzu çok kaçırmış ya da arabamın tuzu eksik kalmıştı. Halk arasında cepte para yoksa simit bile olsa çok tuzlu kavramı yaygın yerinde bir deyimdi, Mercedes alacak halimiz yoktu ya.

Ah ulan para!
Yıllar önce okuduğum bir yazının burada işe yarayacağı aklıma gelmezdi. Akılda kalan hikaye tekrar belleğimde yerini aldı. Adam zengin, hem iş adamı hem de Fransa Nice şehrinin Büyükelçisi. Araba ve yarış tutkunu, arada sırada yapılan otomobil yarışlarına katılıyor kazanıyor ve sonunda fabrikanın yolunu tutuyor.  Kırka yakın Yüklü miktarda sipariş verirken kızının adının konulmasını şart koşuyor. Fabrika 1901’den itibaren ürettiği araçları 10 yaşındaki kızın Mercedes adıyla özdeşleştirerek üretimini gerçekleştiriyor.  1902 Haziranı’nda da marka olarak tescilleniyor Mercedes. Eylül Ayında da Alman kanunları tarafından koruma altına alınıyor.
 
Acaba onlarca KİT’lere sahipken bir tanesini bile koruma altına almak akıllara gelmeyince akıllara ancak solun, sağdan soldan vurması, sağın sağdan götürmesi geliyor.
Yedi yıl önce genç yeni mezun makina mühendisi çocuklarımız Kıbrıs’a davet edilerek,   GÜNSEL adıyla kendi otomobilini bizdeki gibi perdenin önüne çıkmadan üretirken,
Bizde yerli marka perde arkasını planlamadan TOGG adıyla aşırı ve kafa bulandıran ve bitmek bilmeyen reklamları sızdırmaya çoktan başlamışken yama yapmanın zamanı geçiyor.

Banttan inen araçlar yurt dışında çeşitli testlerden geçerek üretim için bolca sertifikalar alındıktan sonra seri üretime başlanacak. TOGG’un geleceği markalaşmasında ve yurtdışı ihracatında yatıyor.

Devrim arabalarının sonunu getirenlerden vatanseverlikleri adına şimdiye kadar çıt çıkmadı. Amerikan Ford, Koç holding, araba fabrikaları İstanbul’da, Babıali yokuşu da.
Bakalım iç güçler, iç kavgalar, dış güçler TOGG’da ülkemizi hangi yokuşa sürecekler.
Hazır türban koruma yasası çıkmak üzereyken TOGG’un kanunla koruma altına alınması bizi gerçeklere daha yakınlaştırır.

Zaman katmanları birbirleriyle çakıştırılırken birbirine benzeyen rüyaları tekrar görmemek için TOGG’un geleceği Devrim arabaları ve Anadol gibi fos çıkmaması beklentimiz...