Reklam
Reklam

Aysun Akın Duman Yazdı: "BEN KADINIM"

8 Mart tarih boyunca hak ve özgürlükleri başta olmak üzere emeği için verdiği mücadeleleri ciltler dolusu kitaplara sığmayan emekçi kadınların günüdür.

Aysun Akın Duman Yazdı: "BEN KADINIM"
08 Mart 2022 - 15:07
Bundan 165 yıl önce 8 Mart 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde başta on altı saatlik çalışma süresi ve düşük ücret olmak üzere, çalışma şartlarının iyileştirilmesi için verdikleri kanla ve gözyaşı ile sona eren şanlı mücadelenin, yıldönümüdür. O gün kadın işçilere yapılan saldırı sonucu 129 kadın ölmüş yüzlercesi yaralanmış bir o kadar da tutuklanmıştır. 8 Mart o günün mücadelesi adına 1910 yılından beri emekçi kadınlar günün olarak anılmaktadır. O tarihten günümüze 112 yıl geçmesine rağmen, kadınların haklarında, taleplerinde hala çok bir şey değişmemiştir. Her 8 Martta siyasetten sanata, eğitimden medyaya kadınların katılımlarının ne kadar az olduğunu vurgu yapılıyor ve gündem böylece geçiştiriliyor.

Üzerine kitaplar yazılsa da; anlaşılması çok kolay olan varlıklarız biz kadınlar. Bir materyal gibi görülen, her türlü özgürlüğü sınırlandırılan ve git gide hayattan daha da soyutlaştırılmaya çalışılan biz kadınlar; başka bir pencereden bakıldığında, aslında birçok rengi bir arada sunabilecek canlılıktayız…

Bu zamana kadar birçok darbe aldı kadınlar. Dayak yediler, tecavüze uğradılar, sömürüldüler ve hatta öldürüldüler. Toplumdan dışlanma korkusu ile çoğu zaman yaşadıklarını itiraf bile edemedi kadınlar.

Değer bilmez ellerde, hoyratça hırpalananlar oldu içlerinde. Küçük bir busenin daha çok yakışacağı pembe yanaklarında, tokat izi vardı bazılarının. Fiziksel acıdan çok, yürektendi acıları. Ağlamaları, sistemin beyinlerine kazıdığı ‘suçluluk’ duygusundandı.
Dünyaya yanlış türde geldiğini düşünerek, kadere lanet etti bazıları. Oysa kötü kaderleri yaratıcıdan değil, kadını değersiz gören sığ insanlardandı.  Erkek olsa; yolda yürürken, kirli gözleri üstünde hissetmeyecek, kirli ağızlardan dökülen cümleleri duymak zorunda kalmayacaktı.

Bakışlardan daha da ileri gidenler oldu cesurca. Bir dokunuşta hazzın doruğuna ulaşacağını düşünen eller, sallandı kadının kalçalarına hoyratça. Bir başkasının bedenine, izinsiz müdahale etme hakkını gördü sığ erkek kendinde. O güçlüydü, soyu farklıydı ve kendini temizleyebilirdi birçok anlamsız nedende. Kadın da; onu suçlayan erkek gibi kendini suçlamayı seçti. O saatte, orada olmamalıydı. Kadın, istediği an dışarı çıkamazdı, çıkmaması gerekirdi.

Tecavüze uğrayan bir çocuk, ‘kendi isteği ile ilişkiye girdi’ damgası yedi bu ülkede. Henüz kendi vücudunu keşfedememiş bir bedene, ‘sen de istedin’ dendi utanç duymadan. Hem çocukluğu alındı kızın elinden, hem de hayalleri. Sönen umutlarının küllerini kimse görmedi. Sustu çocuk…

Diğer tüm hemcinsleri gibi sustu ve kabuğuna çekildi. Haykırmış olsa tüm gücüyle, sesini hangi yozlaşmamış yürek fark ederdi? Algılarını başkalarına teslim etmiş ruhlar, küçük bir kızın acısını hangi dilde duyabilirdi? Onda açılan bu yara, gelecekte herkesi etkileyecekti. Ancak, hiç kimse, o kızın topluma kattığı yarayı göremedi…

Kadın zeki yaratılmıştı aslında. Korkulan bir tarafı da vardı üstelik güdüsel anlamda. Aklına koyduğu bir şeyi gerçekleştirmek kolaydı kadın için. Destek verilse, dünyayı değiştirebilirdi çok kısa zamanda. Kadın, baskılandı kendini güçlü gören erkek tarafından. Çünkü erkek, korktu toplumdaki konumunun sallanmasından. Ve kadın dokunuşunu katmaya çalıştığı her noktada, barikatlar buldu karşısında…

Kadınlar ne ister? Dişleri ve pençeleri olduğunu hatırlamak ve hatırlatmak zorunda kalmadan yaşamak isterler. Üstelik buna direnirler, dişlerini ve pençelerini kullanmadan önce çok uzun süre sabrederler. Fakat başka çare kalmayınca... O söz o yüzden öyledir: “Kadınlar intikam almaya karar verince iki mezar kazarlar.”

Kadınlar kendi mezarını kazmak istemezler. Dişlerimizi yavrularımızı enselerinden tutmak için, pençelerimizi başka bir aslanı sevmek için kullanacağımız günlere doğru umudumuz.
Bıkmadan, korkmadan ilerlemeyi seçmeli şimdi kadın. Kirli zihinlere, tüm asaletini şifreleyene kadar savaşmalı bu yolda. Her yaralı kadında görmeli kendi kadınlığını ve bir bütün olmalı diğer tüm kadınlarla. Bir başkasının komutlarıyla yaşamaktansa, özgürlüğüne kanat açmalı kadın. Yıllarca bastırılmış tüm kadınlar için haykırmalı gerçekliğini. Elinden alınmak istenilenleri, sımsıkı kavramalı ve bırakmamalı asla. Kadın olduğu için, her suçun sebebi görmemeli kendini. Ortak yaşamanın değerini anlatmalı her fırsatta.

Eğitilmeli, eğitmeli kadın. Çünkü bir kadının eğittiği beyin, hasta bir ruha ev sahipliği yapmaz.
Ancak erkeklerin yalanlarına ortak olabildikçe, bir kırlent misali başköşede tutulan “hanımlarımız” değildir kadın. Etrafına örülen duvarda bir çatlak açan herkese bin selam. İyi ki varsınız.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Resmiye Sürmeli
    2 yıl önce
    Doğrudan hedefe odaklanmış sözcüklerle muhteşem bir anlatım.. Gücünün farkında olan, mutluluğu bir erkeğin kendisine sağladıklarında değil kendi zekasında arayan, üreten, aydınlatan ve eğiten tüm kadınlara ve metnin yazarına selam olsun..
  • Resmiye Sürmeli
    2 yıl önce
    Doğrudan hedefe odaklanmış sözcüklerle muhteşem bir anlatım.. Gücünün farkında olan, mutluluğu bir erkeğin kendisine sağladıklarında değil, kendi zekasında arayan, üreten, aydınlatan, eğiten tüm kadınlara ve metnin yazarına selam olsun..