Toplumda anne ve babalık kutsal sayılır. Kuşkusuz, ebeveynlik kolay bir yol değildir. Çocuk yetiştirmek; emek, sabır ve sevgiden örülmüş uzun bir yolculuktur. Ancak bu kutsiyetin arkasına saklanarak, kendi çocuğunu duygusal olarak manipüle eden ebeveynlerin varlığını görmezden gelemeyiz.
Toplumdaki en tehlikeli ebeveyn tipi; kendini mağdur ve aciz göstererek istediklerini yaptıran, duygu sömürüsüyle vicdana oynayan manipülatif ebeveyndir.
"Ben senin için katlandım, ömrümü verdim",
"Sen benim emeklerimi boşa mı harcayacaksın?",
"Sana hakkımı helal etmem"...
Bu ve benzeri sözlerle yetişkin çocuklarının üzerinde ağır bir baskı kurarlar. İstedikleri yapılmadığında tansiyonları çıkar, bayılırlar, hatta suçluluk duygusu yaratarak çocuklarını kendilerinden şüphe ettirirler.
Bu tür ebeveynler, bir rehber olmaktan çok çocuklarının yükü haline gelir. Zamanla çocuklar, duygusal yük taşıyıcısı olur; kendi hayatlarını yaşamaktan vazgeçip, ebeveynlerinin onayını kazanmaya çalışır.
Yetişkin bir çocuk olduğunda hatta kendi çekirdek ailesini kuruduğunda bile bilinç altı olarak o evden çıkamaz. Halâ kendini o eve ispat etme çabasında devam eder.
Birçoğumuz zihinlerimizde hâlâ "annelik-babalık borcu" diye adlandırdığımız bir duygunun ağırlığını taşırız. Bu noktada kendimize sormamız gereken soru şudur:
Bu, sevgi mi yoksa duygusal manipülasyon mu?
Kabullenmek kolay değildir ama iyileşmenin ilk adımıdır.
Ne Yapmalı?
Suçlulukla değil, sınırla yaşanır.
Her isteği yerine getirmemek, ebeveyninizi sevmediğiniz anlamına gelmez.
Duygunuzu kendinize ifade edin.
“Bu şekilde konuştuğunda kendimi kötü hissediyorum” diyebilmek sağlıklı bir adımdır.
Siz onların ebeveyni değilsiniz.
En büyük yüklerden biri; ebeveynine terapist, sırdaş, kurtarıcı olmaya çalışmaktır. Bu rol değişimini fark edin ve reddedin.
Destek almaktan çekinmeyin.
Terapiler, kitaplar, bilinçli farkındalık çalışmaları… Kendinizi tanıdıkça zincirler gevşer.
Peki, Kendi Eşimizi ve Çocuklarımızı Nasıl Koruruz?
Duygusal sömürünün büyütüldüğü bir evde yetişen birinin en büyük korkusu şudur:
"Ya eşim ailemle görüşmek istemezse?"
Ama unutmayın, bu döngü kırılabilir. İşte bazı yol haritaları:
Eşinizi koruyun ama onu kalkan yapmayın.
Ebeveyninizin eşinize yönelen sözlü manipülasyonlarına siz müdahale edin. Bu sizin sorumluluğunuzda.
Çocuklarınızı zehirli söylemlerden uzak tutun.
“Annen seni bana getirmiyor”, “Benim kıymetimi bilmiyorlar” gibi cümleleri duyduklarında sessiz kalmayın.
Kendi ailenizi merkez alın.
Artık siz bir ailenin temelisiniz. Sizin huzurunuz, geçmişin onayından daha önceliklidir.
Geçmişin rolünü bugüne taşımayın.
Ebeveynliğiniz, geçmişin hesabını çocuklarınıza ödettiğiniz bir alana dönüşmesin.
“Ben çocuğuma annemin davrandığı gibi davranmayacağım.”
Bu cümle bile çok büyük bir başlangıçtır.
Ve En Önemlisi…
Kendinize, içinizdeki çocuğa, zamanında korktuğunuz o sessiz halinize bir söz verin:
“Ben seni suçlu değil, huzurlu bir insan yapacağım.”
Çünkü kendi geçmişini onaran bir yetişkin, sadece kendini değil; gelecek nesilleri de iyileştirir.
Ben bir psikolog değilim; ancak uzun yıllardır insan ilişkileri, aile dinamikleri ve toplumsal davranışlar üzerine gözlem yapan, araştırmalar yapan ve bunu kaleme almış bir köşe yazarıyım.
Sahadaki tecrübelerim, bireysel gözlemlerim ve güçlü analiz yeteneğimle harmanladığım bu yazılar; yalnızca farkındalık yaratmayı ve okurun kendini daha iyi anlamasına katkı sunmayı hedefler.
Çünkü bazen doğru sorular, unvanlardan daha yol gösterici olabilir.
Bu yazı size dokunduysa, lütfen bir kişiyle paylaşın.
Belki de onun da nefes almaya, biraz olsun anlaşılmaya ihtiyacı vardır....
FACEBOOK YORUMLAR