Elif Erken

Elif Erken

YAŞAMAK İÇİN, YAŞAT...
[email protected]

Köy Çökertiyor Mu İnsanları?

19 Temmuz 2025 - 18:43

Geçtiğimiz günlerde köye, uzun yıllardır gelmeyen bir arkadaşım uğradı.
Bahçede oturduk, çay içtik, sohbet ettik. Derken komşularla selamlaşırken dikkatimi çeken bir cümle kurdu:

“Tarım ve hayvancılıkla uğraşan komşunuzu tanıyamadım, ne kadar çok yaşlanmışlar.” dedi.
Ardından, sadece yazları köyde olan diğer komşularımız için de şöyle dedi:
“Onlar hiç değişmemiş. Hâlâ aynı görünüyorlar.”
O anda zaman durdu sanki.
Günlerdir bu cümleyi içimde evirip çeviriyorum.
Toprakla uğraşmak, hayvanla yaşamak, sabahın beşinde uyanmak, hiç bitmeyen işleri omuzlamak...
Gerçekten insanı bu kadar çabuk mu yaşlandırıyor?

Yoksa mesele sadece yaş almak değil de, yük almak mı?

Köyde zaman başka türlü akar.
Günün ilk ışığında kalkarsın ama önce kendin için değil, hayvanın, bahçen, toprağın için…
Yemeği saate göre değil, işin izin verdiği vakitte yersin.
Dinlenmek bir kaç nefes almaktır sadece, gecikmek ise affedilmez.
Ve en çok da, hiçbir iş “bugünlük bu kadar yeter” demeye izin vermez.

Komşumuz Ayşe teyze geçen hafta doktora gitmişti.
Dönünce omzunu tutarak şöyle dedi:
“Omzunu nasıl incittin diyor doktor. Ne bileyim, kaç yıldır odun taşıyorum… Hangi dal omzumu kırdı, hatırlamıyorum.”

Onun elleri…
Sadece nasırlı değil.
Her çatlağında ayrı bir hikâye var.
Çocuk büyütmüş, hayvan doğurtmuş, mezar kazmış, dua etmiş…
O ellerde hem yaşamın hem ölümün izleri var.

Köyde hayat yoruyor.
Ama bu yorgunluk sadece bedende değil.
Sessizliğin içinde büyüyen bir yalnızlık var.
Sabırla örülmüş bir hayatta, çoğu zaman görünmeyen bir tükeniş.

Bir de yazlıkçılar var.
Bahçesine lavanta dikip bolca fotoğraf çeken, köyü bir nefeslik huzur olarak görenler…
Oysa o karelerin arka planında sabahın beşinde ahır temizleyen bir kadın, akşamüstü tırmıkla ot toplayan bir adam var.
Köy onların tatilidir.
Ama başkalarınınsa her günü, her gecesi, her nefesi.

Bu yüzden belki de haklıydı arkadaşım.
“Yaşlanmışlar” dediği insanlar aslında zamanla değil, alın teriyle yoğruldu.
“Hiç değişmemişler” dediği kişilerse hayatın gerçek yükünü hiç sırtlamadı.

Toprak insana her zaman cömert davranmaz.
En güzel tohumunu alır ama bazen karşılık vermez.
Ektiğin çıkmaz, diktiğin kurur, yıllarını verdiğin emek bir fırtınayla savrulur gider.
Ama o emek yok olmaz.
Bir yerlerde bir iz bırakır.
Tıpkı köy insanı gibi.

Evet, belki köy çökertir insanı.
Ama yaşlılık sadece kırışıklık değildir.
Köy insanı yorgundur evet, ama aynı zamanda köklüdür.
Yüzündeki her çizgi, sessizce direnen bir hayatın izidir.

Ve bu yüzden o yaşlı yüzlere, bükülmüş omuzlara bakarken sadece bakmak yetmez.
Eğilmek gerek.
Saygıyla, minnetle, anlayarak…

Çünkü köy sadece bir yer değil;
İnsanın kendini kaybettiği, bulduğu ve yeniden yazdığı bir hayatın adıdır.

 Toprak gibi yaşlanmak var bu dünyada...
Çatlayan yüzünde sessiz çığlıklar saklı,
ama her iz, her yara, bir direnişin şarkısıdır.






 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum