Fizyoterapist Mert Batuhan Ekiz

Fizyoterapist Mert Batuhan Ekiz

Bir Fizyoterapistin Kaleminden
[email protected]

Ağrı ve Psikoloji: Bedenin Konuştuğunu Zihin Duyar

22 Kasım 2025 - 17:49 - Güncelleme: 22 Kasım 2025 - 17:50

Ağrı çoğu zaman bir kasın, eklemin ya da omurganın bize gönderdiği fiziksel bir uyarı gibi düşünülür. Oysa klinik deneyim bize başka bir gerçeği fısıldar: Ağrı, yalnızca bedensel bir mesele değildir. Zihin, duygular, stres ve yaşam tarzı bu deneyimin görünmez ortaklarıdır. İşte bu yüzden, ağrıyı anlamak için sadece kaslara değil, insanın bütününe bakmak gerekir.

Stres, Kaslara Yazılan Bir Mektup Gibidir

Modern yaşamın koşuşturması çoğu insanı sürekli bir “tetikte olma” hâlinde bırakıyor. Stres hormonu kortizol yükseldiğinde kaslar özellikle boyun, sırt ve bel bölgesinde sertleşerek koruma moduna geçiyor. Bu kasılma uzun sürdüğünde dolaşım bozuluyor, hareket azalıyor ve ağrı günlük hayatın bir parçası haline geliyor.

Bu nedenle birçok hastanın boyun veya bel ağrısı aslında “Kasım ağrıyor”dan önce “Hayat beni biraz yoruyor” demek oluyor.

Kaygı, Ağrının Sessiz Ortağıdır

Ağrı tek başına gelmez; çoğu zaman yanında korku, endişe ve belirsizlik taşır.
“Ya ciddi bir şeyse?”
“Ya fıtık ilerlediyse?”
Bu tür düşünceler, kasların daha da kasılmasına ve ağrı eşiğinin düşmesine neden olur.

Kaygı arttıkça ağrı büyür, ağrı büyüdükçe kaygı artar. Bu döngüyü kırmanın en etkili yolu ise hastayı doğru bilgilendirmek, gereksiz korkuları ortadan kaldırmak ve güven vermektir.
Kronik Ağrı Bir Beyin Alışkanlığıdır

Kronik ağrı yaşayan kişilerde beyin zamanla ağrı sinyallerine daha duyarlı hale gelir. Yani doku iyileşse bile ağrı devam edebilir. Bu nedenle kronik ağrıda amaç yalnızca dokuyu iyileştirmek değil, beynin yarattığı alarm hâlini de sakinleştirmektir.

Bu durumda fizyoterapistin rolü sadece tedavi etmek değil; ağrının nasıl oluştuğunu anlatmak, kişinin hareket özgüvenini yeniden oluşturmak ve zihinde “güvendeyim” hissini yaratmaktır.

Hareket Hem Bedenin Hem Zihnin İlacıdır

Egzersiz, yalnızca kasları güçlendiren bir aktivite değildir. Düzenli hareket;
endorfin salgısını artırır,
stres seviyesini azaltır
uyku kalitesini iyileştirir,
kişinin kendi bedenine olan güvenini artırır.
Bu nedenle bazen doğru seçilmiş bir egzersiz, kişinin hem ağrısını azaltır hem de hayat enerjisini geri getirir.

Sonuç: Ağrı İnsanı Anlamadan Tedavi Edilmez

Ağrı, sadece “nerede” hissettiğimizle değil, “nasıl hissettiğimizle” de ilgilidir. Bir fizyoterapist için tedavi; kaslara dokunmaktan çok daha fazlasıdır. İnsanla, duygularla, stresle, inanışlarla ve alışkanlıklarla ilgili bir süreçtir.  Gerçek iyileşme ise beden ve zihnin birlikte ele alındığı yerde başlar.




 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum