Bir hafta sonra yeni bir mevsime giriyoruz; sonbahar.
Farkında değil insan. Hızla akıp giderken zaman hazan mevsimi gelip çatsa da kafamızın içinde dolaşan manşetler hüzne izin vermiyor.
Bilmem hüzünsüz günlerimi, çocukluğumdan ergenliğe, gençliğimden yaşlılığıma. Karmaşa kargaşa, fasa fisolardan, krizlerden, yalan dolandan, kaygılardan bir türlü bitmeyen kavgalara. Hukuksuzluktan Kendi kendisinin canına okuyan bir toplum.
Kayıtsız soyut bir yaşam sürmeye kalksan da sistem dönen çarkına çekiveriyor insanı.
Esnaflık yıllarımda hastaneye devletin verdiği defterle gidilirdi. Doktor muayene eder, ilaçları alırken aslı eczacıda kopya defterde kalırdı. O defterlerle ne soygunlar yapıldığını bizim kuşak iyi bilir.
Bir günde sayısız ameliyatlar, karıştırılmış olmalı ki kadınların prostat ameliyatını kurul kaç yıl sonra ortaya çıkardı bilinmez. Ben o defteri emekli olana kadar hiç kullanmadım saklarım hala. Cep telefonu da kullanmıyorum kredi kartı da. Yıllar önce iptal ettirdiğim kırıp attığım kredi kartına bin üç yüz elli lira aidat gelmiş. Kimin ne yaptığı belli değil. Her taraftan pislik, sakin sakin uslu uslu yaşarken aman pisliğe bulaşmadan yaşam sürelim derken yoksa pisipisine mi yaşıyoruz.
Uygarlık tasarımı teknolojiyi kullanalım derken gene başımız belaya girdi.
Bu ülkede her şey bu kadar mı yamuk olur?
Daysınımızın garantisi bitmeden arızalanınca soluğu Bursa’da aldı. Din, iman, hukuk, korku, utanma olmadan adresi en başa koyunca biz de şaşırdık. Telefon üstüne telefon,
-Gönderin, yok,
-Almaya geliyorum,
-Yok
-Kapalıyız
-Savcılığa vereceğim
-Yok,
-Cumhurbaşkanlığına şikayet edeceğim.
-Yok.
Ne kanun ne de Cimer takıyor.
Karamsar bir düşünce içinde ülkemin patır patır döküldüğünü insanın başına gelince daha iyi anlıyor. Yaman avukat Muhammet “yardımcı olacağım” dedi ama sabredemedim ben de adliyeye gittim, öğlen sonrası saat ikiyi geçiyor. Bu işe bakan Savcı Bey varmış. Yerinde yoktu, beklerken sabrım da kaçıyor. Sordum yemektedir dediler sonra fazla beklemedim, ayrıldım.
Çok önceleri
-Yarın gel
Ben bir saatte bitirdim. Zaman akarken avukatım Muhammet geldi.
-Abi bu işe bakan Savcıyla görüştüm, dava açmamız için böyle bir işyeri var mı yok mu öğrenmemiz gerek, yoksa adamlar bize tazminat davası açar.
Şimdi Bursa’ya gitmeyi düşünüyorum, hukuka metelik atmamak için.
Hep böyleydi, bizimkisi Aziz Nesin’lik kendime değil ülkeme üzülüyorum. Mevsimlerin en güzeli de gelse hüzünler, yaşanılmaz boyuta sokuyor insanı.
Satır satır sözcükler sıralansa da satır satır çoktan dökülmüş benim zavallı güzel ülkem…
FACEBOOK YORUMLAR