Mehmet Kıyak

Mehmet Kıyak

[email protected]

Yalı'daki Düşman

13 Aralık 2025 - 16:12

Bizim kuşak yaşadığımız kentte, zaman dilimlerinin içi çe geçtiği her köşesinde bir tarih yaşadı. Eski gazetelerde, köşe yazılarında, kimi fotoğraflarda kiminin anılarında.

Anlaşılan, anılar üstüne fikir yormak özgün olmaktan geçse de, istenmiyor. Yorulmasınlar diyerek direksiyondakiler gaza basmışçasına bir anlık ivmeyle birbirine vurgun iki dünyayı vurguluyor. Bir tarafta “istemezükcüler”, bir tarafta “emzükcüler”.
Yalı koyunda işler gene karıştı.

Ne yapsın Büyükşehir Belediye Başkanı, karşısında istemezükcü halkı görünce, biz halkın istemediği hiçbir projeyi yapmayız derken, peşinden Ünye Belediye Başkanı, sivil toplum platformu, yönetim kurulu üyeleri, muhtarlar STK temsilcileri basın mensupları bir heyetle katılım gösterilmiş.

Bu sefer de projenin beğenildiği, desteklendiği seçilmişler tarafından yapılması istendiği ortaya çıkmış. Halk diye nitelendirilen aksine halkın bilgisi olmadığı projenin başlangıcındaki gibi apar topar bir süreçte bakalım tarih ne gösterecek.


Kültür sitesi, kütüphane, İç Anadolu bağlantı yolu, trafik, işsizlik aksiyon fazlalığı, otopark sorunları yanına Yalı projesindeki hızının kerameti nereden geliyor. Buldum galiba,
-Ben ordan geçerken biri, kum demiş,
-Gir içeri.
Kaçıncı meridyenden fısıldamışsa, hazır kum üstüne de çimento serptik mi rastlantının böylesine al sana Yalı Projesi. Oysa mısırdan dönen bir mühendis,

  • Uzun yıllar kaldım,  bir meydan projesi tam üç yıl sürdü. Bak şu dünyanın işine bir de bizimkisine.
Oysa inadına ve inatla duymazlıktan gelinen çığlıklar projeye karşı çıkmak için değil korumak için.
Gençliğimdeki 20-25 cm uzunluğunda 10 cm genişliğinde şehrimizin anayollarındaki Arnavut taşlarını özlüyorum. Hatta ara yollarındaki, yamru yumru yamuk yumuk ırmak taşlarını.

Hamidiye yokuşunda ilk döşenişini anımsıyorum. Belediye işçileri ellerinde kalın dibek tokmaklarıyla taşlara vura vura toprakla örtüşünü. Sonra bugünkü kafa gibi biri çıkıp, yeni sorunlarla toprak gitmiş altına kum serilmiş.  Geçmişimizi bugünlere hazırlığında anıların zenginliğine yanıt vermek nasıl olurdu.  Dokunulmasaydı o taşlara dünyada bir taneydik. Neler yitirdiğimizi bilmek için başkasının değil kendi benliğine göre hareket etmeli insan. Bu da kültürel zenginlik istiyor. Soyut, somut, kültürel miraslardan yana beynini zenginleştirerek evrensel değerlere sahip izlerle izlemek ya da peşine takılmak marifet istemez.

Geçtiğimiz günlerde sanat dünyamızın önemli isimlerinden Atilla Şendil’le beraberdik, Orta Çarşı, Orta Cami, Cumhuriyet Meydanı derken Yalı boyu ilerliyoruz. Nasıl duygulandığını ben bilirim. Yolu büyütmek istiyorlar deyince, dokunmasınlar dedi, şu güzelliğe nerden bakıyorlar. Evet nereden bakıyorsunuz 36 meridyenden kim ne fısıldıyor. Çamlığa bakıp durdu, Uzunkum, Faruk Kirman Bey’in Ala Turkası’na ve
- Eşimle Ünye’ye tatile geleceğim

Sunay Akın, ülkemizin önemli değerlerinden, görüşleri yerel basında sıkça yer aldı. Çocukluğumun geçtiği Trabzon’da anılarımı bulamıyorum. Burada Ünye’de yaşattınız bana. Koruduğumuz için hepimize teşekkür etti.

Nüfusun 18-20-35 bin olduğu yıllarda sahilimiz bugünkünden daha kalabalıktı, sorun büyüklere. Bugün her yer kaldırımken o yıllarda kaldırımın sonu Hasan Baba’da Trabzon otobüsü ihtiyaç molası için durmuş, insanların,

-Uyy, burda bişey mi oldi, ne olmiş, bu kalabaluk nedur sözcükleri belleğimden çıkmaz.
Bu gün o kalabalık yok. Bu yazıları yazarken gecenin ikisi. Dışarda köpeklerin artarak devam eden havlamasına, pencereyi açtığımda hava soğuk, yağmur sert.

Hamam da kültürel miras yıllardır kapalı ve çürüyor. Madem paranız var gençlere iş aş, kültür sitesi, kütüphaneyi bitirin fabrikaları ziyaret edin, hayvan barınağı diye altı ayda 100 metre beton dökmüş birde aymazlığın esprisi basına veriyorsunuz.

Hepimiz hiçiz, hele iki yıl sonra sizler de hiç olacaksınız. Belki Yalı’daki yurttaşlara solcu sağcı saadetçi kominis Chp’li ucu bucu öcü diye nitelendirip düşman yerine koyabilirsiniz. Nasıl olduğunu ne olacağını hocaların hocası Aynur Zeren Tan görüşüyle duruşuyla özgür düşünceleriyle bütün gücüyle çığlıklarla anlatıyor…

Hiçliğe doğru çılgınca yuvarlanırken Aynur Hanım’a o günler geldiğinde,
-Sen neredeydin hocam, o günlerde böyle anlatmadılar.

Umarım Aynur hocanın hep karşılaştığı öyküler Yalı’yı adımlarken karşımıza çıkmaz…




 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum