Mehmet Kıyak

Mehmet Kıyak

[email protected]

MUSTAFA KARADENİZ'İN ARDINDAN…

05 Kasım 2022 - 12:53 - Güncelleme: 05 Kasım 2022 - 12:57

İnsanların arasında yaşayan bir güzel insandı Mustafa Karadeniz.

Sabahın ilk saatlerinde yerel gazete haberlerine bakarken birden yüreğimin tüm benliğini derin bir acı kapladı, uzun süre birikmiş olacak, gözyaşlarım dur durak bilmiyor. Sırtı bana dönük hanım birden ayağa kalkıp gözlerinin altından kaçamak bakışları acıların acısıyla baş başa kalmış,  uzun süren sessizliği oğlumun biri hemen yanımıza gelerek, diğeri de İstanbul’dan telefon açarak bozdu.

Öğretmen Murat Yılmaz’da aynı duyguları yaşamıştım. Bundan sonra hayatıma yazılacak bir karakter girer mi bilinmez. Dostluğuna arkadaşlığından çok insanların, insanlarla dostluğuna arkadaşlığına bakardım. Mustafa’yla bir yerde buluştuk işte. En büyük özelliği siyasal olmamasıydı sevmem politikayı, politik insanları.

Zanaatında ustaydı, tiyatro kurduk geliyorsun dediğimde; ‘Ne diyorsun Memet abi beni yaz’ demişti hemen. Sanatta da ustalığını gösterdi. Karakaşlı, kara saçlı, ak tenli, ak yürekli, saygılı, doğru dik dimdik malını canını namusunu bile emanet edilecek toplumda dağ gibi duruşu olan bir insandı Mustafa Karadeniz. Tiyatroda ‘biz sıkıştık’ repliği çok yakışmıştı. Ne yapalım yazar yazmış işte.
                                                                                                                          
Sanki yaşam bir rüya, ‘nerden bulaştın’ dediğimde; ‘Boşver Memet abi ölüm de güzel’ derdi.
Eşi Hatice Hanım, bir yere gitme Mustafa derken, ‘Memet abinin orası geniş’ der, ‘çayın yok mu çay içmeye geldim Memet abi’ derdin.  Aman arabama sinek konmasın diye kamera taktıran insanların yanında kimsenin fark etmediği topluma ders kitabı gibi ders veren bir yaşamı vardı.

Yanıma ağabeyini getirmiş, yarım gün sohbet etmiş ‘abim Vali’ dememiştin, insanlar fotoğrafın bir ucunda üvertür pozuyla havalar atarken.

 Hele son gün, ‘yarın hastaneye yatacağım, kedilere bolca yem aldım’ dedin ve gidiş o gidiş.
Neye meraklı değildi ki; ‘Şekerci Metin Amca’dan kalma terazi var onu sen al’ dedin beraber gidip sohbet edecektik olmadı ama vasiyetini yerine getirdim.

Ne kadar seveni varmış coştura coştura ağlattı herkesi. ‘Kimsenin yüzüne bakamıyorum, hep seni görüyorum’ diyerek yere bakarak ağıtlar yaktı eşin Hatice.

Samsun mu orası da Ünye kadar kalabalıktı, alt düzeyden üst düzeye, yazsam kızarsın.
Keşke son bir kez toparlanıp şöyle bir bakabilseydin. Sevenlerinin gözyaşları yere döşenmiş taşları deliyordu sanki.

‘Coşkun hoca geliyor Memet abi, tiyatro yapacak, beraber gideriz’ dedin, gidemedik ama Üstad Coşkun Çetinalp oradaydı ve rol yapamıyordu artık, kafasını omzuma koymuş hıçkırıklar içinde ağlıyordu. O gün hiç kimse rol yapmıyordu!
 
Keşke…

Seni Ekim Ayı’nın son günlerinde yüreğimize gömerken, insanlığınla, saygınlığınla, sanatınla her zaman anacağız…

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum