ÜLKÜCÜ OLMAYA ÇALIŞMAK

Serkan Gürkan serkangurkan1071@gmail.com

Rahmetli Başbuğ Türkeş şöyle diyordu; ‘‘Ben Ülkücü olmaya adayım’’ bu kutlu yolun kurucusu olarak kendisini bu yolda geliştirmesi gerektiğine inanıyordu. Ve tüm Ülkücülerin Türk – İslam kültürüne layık bir nesil olmaya gayret etmesini anlatmaya çalışıyordu.

Ülkücü kelime anlamı olarak ülküsü olan insan demektir. Ülkücü örnek şahsiyet; bulunduğu mahallede parmakla gösterilen, okuduğu okulda en başarılısı, yaptığı işte en iyi en dürüst olan kişi demektir. Ülkücü olmaya çalışmak kendini devamlı geliştirmeye, okumaya, nefsini kamçılamaya çalışmaktır.

Gelelim aydınlık davanın karanlık görüntüsüne. Sokaktaki gençlerin pek çoğuna kitap okutturmak bir kavgaya yönlendirmekten daha zordur. Bir insanı yetiştirmek ve sevmek, dövmekten, sövmekten çok daha zordur.

Yeşil (Mahmut Yıldırım) gibi ismi mafya ile derin devletle anılan kişileri örnek almak bir gelenek halini almış durumda. Belirli gün ve haftalarda sosyal medya üzerinde bazı kişileri olayları, sloganları paylaşmak vatan sevmekle eş değer duruma gelmiş durumda.

Bir Ülke sevmek bir ülküyü sevmek bu kadar bedava bu kadar ucuz değil ve olmamalıdır. Geçmişini bilmeyen bir güruh, bir toplum geleceğine yön veremez. İşte bu yüzden tarihi sosyolojik açıdan kendi rüştünü ispat etmiş tarihçilerimizden okumalıyız. Bunların başında Hüseyin Nihal Atsız, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı, Mustafa Kemal Atatürk, Alparslan Türkeş gelmektedir.

Bizim örnek almamız ve hayat felsefesi olarak kendimize çizmemiz gereken yol her zaman efendilik yolu olmalıdır. Tarihimizde Türk-İslam davasına hizmet etmiş abide şahsiyetlerimizin aydınlattığı yoldan yürümek dururken karanlık, sisli, karışık sokaklardan gitmenin bir değeri yoktur.

Milliyetçilik kahvehane köşelerinde nara atarak, yumurta topuk ayakkabı giyerek, elde tespih ahkam keserek değil de Alparslan Türkeş’in de dediği gibi ‘En büyük kabadayılık beyefendiliktir’ anlayışıyla kucaklayıcı, gelişimci ve ilerici bir Türkçü anlayıştır. Elbette söz konusu vatan, bayrak, namus ya da rızık olursa müdafaa etmek en doğal reflekstir. 

Zaten Türkçülük, Türk Milleti’ne olan aidiyet hissi ve ona olan sevgiyi ifade eder. Bir vatandaşımızın ülkesi için yapabileceklerini en üst seviyeye getirmeye çalışmaktır. Bir köylümüz hammadde olarak kereste üretiyorsa, mobilya yapmayı öğrenmesi bu yolda önemlidir. Biri çilek topluyorsa, onu reçel yapmayı öğrenmelidir. Yani kısaca Türkçülük bir çetecilik ya da örgütçülük değil, spreyle duvar boyamak değil, Türk toplumunu ileri medeniyet seviyesine çıkarmayı gaye edinen bir hayat görüşüdür.