TARİHİ ŞARLATANDAN ÖĞRENMEK

Çarpıtılmış sansürlenmiş veya belirli bir ideolojiye hizmet ederek tarihi saptıran tarihçiler takip edilmemelidir. Örnek verecek olursak Mustafa Armağan, Kadir Mısıroğlu, Yavuz Bahadıroğlu tarzında dış mihraklardan beslenen ve hizmet eden kaynaksız, sahte kaynakla belge üreten kişileri tarihçi diye kabul etmemeliyiz. İslam dininin arkasına gizlenerek özünde Türklükle sorunları olan kişiler Türk gençliğine faydalı tarihi bilgileri vermek şöyle dursun zehirli bir dağarcık oluşturarak bilgi kirliliği meydana getirmektedir.

Bir rehber yanlış yol gösterirse doğru yola varmak nasıl mümkün olacaktır. İşte tarih gibi çok önemli bir dalda rehberlik eden tarihçilerin Türk milliyetinden olması çok önemlidir. Tarihçilerimiz çok olsa da sosyolojik analiz ortaya koyabilecek dağarcığa sahip büyük tarihçilerimiz bir elin parmağını geçmeyecek kadar azdır. Mehmet Ziya Gökalp, Hüseyin Nihal Atsız, Kırımlı İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçura, Ömer Seyfettin ve Mustafa Kemal Atatürk. Zaten kitaplarını elimize alıp incelemeler yapmaya başladığımızda Türk medeniyetinin pek çok alanının aydınlandığını göreceğiz. Ziya Gökalp’in Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak, Atsız hocanın Bozkurtlar serisini, İsmail Gaspıralı’nın Molla Abbas’ın Avrupa Maceraları’nı, Yusuf Akçura’nın Üç Tarzı Siyaset’ini, Ömer Seyfettin’in Yarının Turan Devleti’ni, Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’unu mutlaka ince ince not alarak okumalıyız.

Türk gençlerinin okuyarak etrafında toplanabileceği milliyetçi bütün isimlere karşı kasıtlı bir komplo geliştirilmektedir. Ziya Gökalp için Yahudi olduğu ve Mason olduğuna dair çıkan söylentilere şöyle bir göz atalım. Bir insanı bir cümleyle karalamak kadar aşağılık asılsız bir şey daha herhalde yoktur. Youtube da bir video yayınlanıyor ve başlığı şu şekilde ‘Yahudi Ziya Gökalp’in Cenaze Töreni’ videoyu açtığımızda kötü çözünürlükte 6 tane adam tabut taşıyorlar. Ne bir bilgi ne bir açıklama bulunmuyor. Ki Ziya Gökalp İslam üzerine ansiklopediler yazmış önemli bir İslam Sosyoloğu ve samimi bir Müslümandı. Aynı zamanda kendisinin Diyarbakırlı olması sebebiyle yapıştırılan Kürt yaftası bilgisizlikten öte değildir. Anne ve baba şecereleri gösteriyor ki Diyarbakır Türkmenlerinden gelen bir Türkmen bilgedir Gökalp. Zaten peşince bir şiirinde şöyle cevaplamıştır.

Türklük hem mefkurem, hem de kanımdır;
Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil!
Türklük hadimine ‘Türk Değil’ diyen
Soyca Türk olsa da ‘Piçtir’ Türk değil!

Hüseyin Nihal Atsız’ın ise kafatası ölçerek insaniyetperverliğe aykırı olduğu, kendisinin Türk Nazi sistemini kurmayı hayal ettiğini ön gören okuma eksikliği çeken cahilane yazılar görüyoruz.  Kendisi Türk Edebiyatına çok sayıda şiir roman ve makale kazandıran şu anda bizim bildiğimiz Kür Şad destanı, Alp Er Tunga sagusu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kuruluşunun Mete Han’ın orduyu ilk kurduğu tarih olarak verilmesinde araştırmalarının etkisini biliyoruz. Literatüre kattığı onca şey varken ve dahi naif insanlara karşı kibar davranan kişiye faşist damgası vuruluyor.

‘Bizler Türk ırkı sağ olsun dediğimizde bize Faşist diyenler, aslında Türklüğün yok olmasını isteyen asıl Faşistlerdir.’ diye ekliyor Atsız.