Coşkun Özbucak

Coşkun Özbucak

ÇİZGİ
[email protected]

YAŞAMAK AMA NASIL?

29 Ocak 2022 - 15:27

Yaşamın huzur ve güven içinde sürmesi hepimizin dileği. Ancak yaşamın sonlanması da kaçınılmaz. Doğal ölümler yanında kimileri iradeleriyle (psikolojik durum tartışması ayrı) yaşamlarına da son verebiliyor. Atanamayan öğretmenden cemaat yurdundaki baskıya dayanamayan Enes ve Fatsa’da yaşamına son veren hemşireye kadar yüzlerce insan yaşamına son veriyor.

Yaşamına son verenlerin ruhsal durumunu sorgulama hakkımız yok. Asıl olan, bu kişilerin böyle bir duruma gelmelerinin şartlarının sorgulanmasıdır. Yaşama son vermek bu kadar kolay mı? Kolay değilse nasıl bu kararları alabiliyorlar? Asıl sorumluluk kimlerde?

Yaşamın zorlukları ortada. Kimi aile içi sorunları yaşar, kimi şiddetten bıkmıştır. Kimi sevdalıdır, karşılık bulamaz. Kimi de incitmiştir kıymetlisini. Bu baskıya dayanamayanlar olabiliyor…

Kişilerin içinde bulunduğu durumu başkası keşfedemez; yaşadığını anlayamaz. Sorgulayamaz da.

Güvercin kanadı yaralandığında uçamaz. Önemli olan kanadın yaralanmaması değil mi? İnsan ilişkilerinde de böyle. Güvercin yaralı olarak yaşamına devam eder. Yaralı kanatla koşullara uyum sağlamaya çalışır. Ancak insan öyle değil. Yaralanmışsa; kalbi kırılmışsa, umudu yok olmuşsa yaşamanın da anlamının olmadığına karar verebiliyor ve istenmeyen son yaşanabiliyor.

Ekonomik zorluklar dayanılmaz hale geldi. Bu durumda aileler parçalanabiliyor; ailesine karşı “sorumluluğunu” yerine getiremediğine inananlar içinde umudunu yitirenler olabiliyor. Hatta geçimini sağlayabilmek için yanlış yöntemler de kullanabiliyorlar. Bu olumsuzluğun önüne geçecek olanlar, halk adına yönetenlerdir. Yaşananlardan sorumluluk hissetmeyen yöneticilerimiz, mağdur olanları suçlayabiliyor.

Somutlarsak, Fatsa’da yaşamına son veren hemşire ve cemaat yurdundaki yaşama uyum sağlayamayan, baskı gören Enes mi suçlu? Yoksa onların içinde fırtınalar kopmasına neden olanlar mı? Bu olaylar gazetelerin üçüncü sayfa “olaylar” değerinde görülmemeli. Toplum psikolojik sarsıntı geçiriyor.

Huzurlu ve mutlu olmanın koşulu; sosyal, kültürel, ekonomik sıkıntılardan uzak olmayla ve sevdiklerimizin huzurlu ve mutlu olabilmesiyle bağlantılıdır. Bu başarılamazsa huzursuz ve mutsuz insanların çoğalmasına neden olunur. Yeniden vurgulayayım ki, bunun sorumlusu da her şeyin belirleyicisi olan yönetenlerdir. Yönetenler insanların psikolojisini bozan olumsuzlukları yok etmekle yükümlü değil mi?
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum